İzmir’de ‘Hermes Sahaf’ sahibi Ümit Nar, ticari isim ihlali iddiasıyla Fransız lüks moda markası Hermes ile karşı karşıya geldi.
15 yıldır sahaflık yapan Nar, 2021 yılı Aralık ayında markasını tescil ettirmek için Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurdu. Nar’ın başvurusunun ardından Hermes’in Türkiye ofisi Türk Patent ve Marka Kurumu ve mahkemelere dilekçe verdi.
İtiraz dilekçesinin verilmesinin ardından Nar ve Fransız firması arasında başlayan yasal süreç 2021’den bu yana devam ediyor.
‘BENİM ART NİYETLİ OLDUĞUMU BELİRTTİLER’
2008 yılından bu yana Hermes Sahaf ismini kullandığını söyleyen işletme sahibi Nar, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Ben Hermes Sahaf ismini on beş yıldır kullanıyorum. İstanbul’daydım, dört sene önce İzmir’e taşındım ve on beş yıldır Hermes ismi altında sahaflık mesleğini icra etmeye çalışıyorum. Yakın zamanda da artık markayı tescil ettirmem gerektiğini düşünerek Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurdum oradaki süreçte de Hermes Paris’in Türkiye’deki avukatları buna itiraz etti. Yani Hermes, Paris’in Türkiye’deki bütün bu tescilleri aldığını, benim bu markayı kullanamayacağımı, bir karıştırma benzerlik olduğunu ve benim art niyetli olduğumu belirterek dört ayrı başlık altında itiraz etti.”
‘KURUM HERMES’İ BİR MADDEDE HAKLI BULDU, BU YÜZDEN HERMES ADINDA HERHANGİ BİR ETKİNLİK YAPAMIYORUM’
Patent Kurumunun konuya ilişkin incelemesiyle ilgili detayları paylaşan Nar, “Patent Kurumu bu durumda inceleme yaptı. Benim markamı tescil etmedi, askıya aldı ve itiraz edilen dört konudan üçünde beni haklı buldu. Bir maddede ise onları haklı buldu. Bu haklı bulduğu konu da benim Hermes adı altında herhangi bir etkinlik yapabilmemi engelliyor. Bir organizasyon ya da dergi, kitap basımı gibi benim mesleğimin özünü de teşkil eden işleri yapabilmemi engelliyor” diye konuştu.
‘İKİNCİ DURUŞMA 27 MART’TA’
Patent Kurumunun kararının ardından başlattığı dava sürecini anlatan Nar, sözlerine şöyle devam etti:
“Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde hukuki yolları tükettikten sonra başka bir çaremiz kalmayınca Avukat Hilmi Güllü vasıtasıyla Ankara’da hem Türk Patent ve Marka Kurumu’na hem de Hermes Paris’in Türkiye’deki temsilcilerine bir dava açtık ve durumun düzeltilmesini talep ettik. 10 Ocak’ta ilk dava görüldü. Mahkeme heyeti marka uzmanlarından oluşan üç bilirkişi atadı. 27 Mart’ta ise ikinci dava görülecek. O arada bilirkişiler eğer hazırlarsa rapor ortaya çıkacak ve logosu, yazım şekli ve faaliyet kolu benzemeyen iki firma arasında avukatlık bürosunun iddia ettiği gibi bir karıştırma ya da benzerlik ihtimalinin olup olmadığını bilirkişiler tespit etmeye çalışacak.”
‘BU ANLAMSIZ ENGELİN KALDIRILMASINI İSTİYORUM’
Markasının tescil edilmesini istediğini ifade eden Hermes Sahaf sahibi Nar, “Ben on beş yıldır bu mesleği yapıyorum. Sahaflar Derneği Başkanlığı’nı da yürütüyorum. Pek çok etkinlikte ismimin bilineninden kaynaklı insanların bana güven duyması sebebiyle bazı kampanyalara önayak olmuşluğum var. Dolayısıyla ben sadece markamı tescil ettirmek istiyorum ve bu yöndeki anlamsız engelin de kaldırılmasını istiyorum” diye konuştu.
‘KÜLTÜREL VARLIKLAR HERHANGİ BİR ŞEKİLDE BİR FİRMANIN TEKELİNE GİRMEMELİ’
Dükkanının adının insanlığın ortak mirasına mal olmuş olduğunu, bu sebeple bir şirketin bunu sahiplenmesinin mantıksız olduğunu belirten Nar, sözlerini şu ifadelerle noktaladı:
“Defalarca ben bunu da belirttim. İfadelerimizde de belirttik. İş konumuz benzer olsa ben tekstil deri işi ile uğraşsam ve itiraz etseler bunu anlayabilirim. Ama tamamen ayrı alanlarda, ayrı kulvarlarda ve tamamen ayrı müşteri grubuna hitap ediyoruz. Yani onlar kendi tabirleriyle milyar dolarlık ciroları olan bir şirket. Ben ise küçük çaplı tek dükkanı tek şubesi olan bir ikinci el kitapçıyım. Yani yeni kitap bile değil ikinci el kitap satıyorum. Dolayısıyla alanlarımız çok farklı. Benim buradaki isteğim mahkemenin en nihayetinde bu işi bir benim lehime olumlu bir şekilde sonuçlandırması, hakkı teslim etmesi. Ve umuyorum eğer olursa da bu tip kültürel unsurların yani Hermes, Zeus, Dede Korkut ya da Noel Baba, Santa Claus gibi bu tip kültürel varlıkların herhangi bir şekilde, herhangi bir firmanın tekeline girmemesini sağlamak. Bir anlamda da böyle bir dert de ortaya çıktı. Yani bu bir mesele değildi benim açımdan başta ama geldiğimiz noktada bu da önem kazanmaya başladı.”
(HABER MERKEZİ)